4 Ekim 2010 Pazartesi

Vicdani Retci İnan'dan Başbakan'a mektup: İdamımı istiyorum

İnsan Hakları Evrensel Beyannamesi’nin 18. maddesinde ve ICCPR (Uluslararası Siyasi ve Medeni Haklar Sözleşmesi)’ın 18. maddesinde de belirtildiği gibi düşünce, vicdan ve din özgürlüğünün meşru bir kullanımı olarak herkesin askerlik hizmetine karşı vicdani ret hakkı vardır. BM bir kez daha devletlere “vicdani retçilere, vicdani retlerinin nedenleriyle uyumlu, savaşçılığı gerektirmeyen, sivil nitelikli, kamuya yararlı ve cezalandırıcı bir yapıda olmayan alternatif hizmetler sunmaları” çağrısını tekrarladı ve devletlerin “vicdani retçileri askerlik hizmetlerini yapmadıkları için hapse mahkûm etmek ve sürekli cezalandırmaktan geri durmaları” gerektiğini vurguladı.

"Ben vicdani retçiyim ve bir gün bile askerlik yapmak istemiyorum" diyen ve bir aydır tutuklu bulunan vicdani retçi İnan Süver, Başbakan'a bir mektup yazdı.

''Size bu mektubu kural ve yönetmeliğine uymadığımdan dolayı diğer mahkumlardan ayrı, tek başıma kaldığım 20 metrekarelik koğuşumdan, gecenin 03.20 sinde, uykusundan çoğu zaman olduğu gibi bağırarak uyanmış, gecenin karanlığında kimsesizlik ve yalnızlık bunalımına düştüğüm anlarda yazıyorum.

23 Temmuz 2001 yılından bu yana ısrarla ve inatla asker edilmek isteniyorum. Oysa ben 3 çocuk babası/inşaat işçisi/kimsenin tavuğuna kiş/kimsenin de kedisine pisi pisi etmemiş/bilerek ince belli kara karıncayı incitmemiş/hep güçsüzden/hep kaybedenden yana olmuş(futbolda bile hep küme düşme tehlikesinde olan takımları tutmuş/asla kimseye hükmetme derdinde olmayan, aynı zamanda kimsenin de emrine girmeyen, yalnız doğmuş, yalnız gömüleceğini bilen, buna göre yaşamak isteyen biriyim. Hal böyle iken 17 bin faili meçhul cinayetin işlendiği/4000 köyün yakıldığı/köylerinden yurtlarından zorla şehirlere göç ettirilen milyonlarca aç perişan yaşamların olduğu/50 000 gencin öldürüldüğü/kardeşin kardeşe düşman edilip kinlendirildiği/milyonlarca gencin ruhsal rahatsızlıklara itildiği/binlercesinin de intiharlara sürüklendiği lanet savaş ve savaşma sanatı denen askerliği yapamıyorum, yapmıyorum, yapmayacağım gibi hiçbir ana kuzusu, tığ gibi, sakalı doğru düzgün çıkmamış gençlerinde yapmasını istemiyorum.

Bu lanet savaşınıza kimsenin, tek bir gencin bile katılmaması için ne gerekiyorsa var gücümle yapacağım. 9 yıldır düştüğüm asker kaçaklığı durumu ile vatandaş olarak hiçbir hakkından yararlanmadım. Sivil ölü olarak çok zor koşularda yaşadım. 3. keredir askeri cezaevine alınıyorum. Özellikle 2003 yılındaki 4 ay hükümlü olarak kaldığım Şirinyer askeri cezaevinde işkence, kötü muamele ve hakaretlere maruz kaldım. İlk ceza evine girişte arama adı ile makatlarımıza kadar kontrol edilip sabah 06.30 dan akşam 07.00'ye kadar zamanda, eğitim, spor ve cezaevi temizliği adı ile hem çalıştırılıp hem coplandık ve başımız eğikti. Çenemiz göğsümüze yapışık vaziyette çalıştırılır coplanırdık. Havalandırmada eğitim diye ayaklarımızı vurdururlardı. Sert vurmayanlar coplanırdı. Banyoya 15, 16 şar kişi olarak toplu ve çıplak götürülürdük. Anlatırken akıl durgunluğu yaşadığım gözümün önünden yıllardır gitmeyen bu uygulamaları yaşadığım bu cezaevindeyim. Burada beni hiçbir mahkumla görüştürmüyorlar.

Zulum etmeyin. Zulmede boyun eğmeyin diyen peygamberin ümmeti olduğumuzu söylüyordunuz. Peki bu çelişki nedir?. Ya olduğunuz gibi ya da göründüğünüz gibi olun diyen Mevlana ile aynı dine mensup olduğunuzu söylüyorsunuz. O zaman bu yalan dolan niye? Kur'an haksız yere kimseyi öldürmeyin diyor. Oysa sizin yetkiniz ile hergün onlarca genç, kadın, çoluk çocuk ölüyor. Yazıktır, günahtır. Yapmayın. İnancınıza sahip çıkacak cesaretiniz yoksa inancınızda sağlam değildir. Daha bir kaç ay evvel, Van Özalp'da evinin önünde oynarken atılan bomba ile ölen çocuğa, daha dün patlayan mayın ile ayakları kesilen 15 aylık bebeğe yazıktır, günahtır. Öyle bir hale geldik ki kimse yaptığı eylemi de kabul etmiyor. Bu ne biçim bir dünya. İnsanlar zevk için toplu katliamlar yapıyor. Oysa eylem yapan sesini duyurmak için yapar/yaptığı eylemi de kimsenin üstlenmesine izin vermez diye bilirdim ben. Demek ki içinde canilik olan biri o bölgede katliam yapıp rahatlıkla birilerinin üzerine atabiliyor.Bu ne biçim bir cehennem aklım almıyor.

Vel hasılı kelam hatırlamışken söyleyeyim. Davullarla zurnalarla halay çeken ailelerin askere gönderdiği bu gençler kimileri gençliklerinin heyecanı kimileri de yine içine düştüğü gençlik bunalımı ile ya firar ediyor/veya gittiği izinden 6 gün geç dönüyor/veya uykusunun ağırlığına dayanamayıp nöbette uyuyor diye Askeri Ceza Kanunları'na göre bunlar 6.5 ay cezaevine atılıyorlar. Sizce bir genç izinden 6 gün geç geldi diye 6.5 ay askeri cezaevine atılması akıl karımı ve bu ceza da askerlikten gitmiyor.

Lütfen şu Milli Savunma Bakanı'nıza bir çimbik atında uyansın uykusundan. ACK da ki yanlışları görsün. Öyle takım elbise giyip lumizinlerde kalabalık korumalar ile şehirden şehre hava atıp durmasın. Bana özel idam kararı verilmesini istiyorum. Yani idamımı istiyorum.''